20 Mayıs 2009 Çarşamba

sana benzeyen bir rüzgar esti


bir yerden başka bir yere koşarak gidiyordu sanki, elinde birde kırmızı elma vardı.kokmayan bir parfüm doldu gözlerime, deliğinde kırılmış anahtar vardı birde elinde.bastıkça gıcırdayan bir ahşap ev, güneş vurunca en temiz olan o kirli pencere o kırık saksı,kocasından ayrılalı 7 sene olmuş bir kadın, önümden o da geçti. O pencereye doğru yürürken gün ışığı ona da vuruyordu.üzerinde gece giydiği için gecelik yeni uyanmış olduğu için sabahlık vardı bide. Anteni kırık eski mutfak radyosunun yanında duran kırmızı elma onundu, elimdeki kırık anahtar benim,saksı ne kadar kırılmış olsa da çiçeğin.sabah 9 haberlerini hışırdayan sesler arasından dinliyordu. Rüzgarın eseceğini duydu, birden kalktı elmasını aldı pencereye koştu ve saksısını... Bir haykırış yükseldi, açılmayan kapıda kırılan anahtar benimdi, o kapı evin, sonra her şey rüzgarın oldu,parfüm ise hiç kokmadan ağlatıyordu ikimizi….

sahile inip saksafon çalan bir adamdı


ne sade, ne çok ,orta yaşlı bir adam, sakin adım ilerliyordu geçmişten geleceğe, geçecekten gitmişe. sert dalgalar arasında güneşin gökten ayrılmış bir zamanında ay ın yalnızlığıyla birliktelerdi. acaba birazdan ne olabilirdi. Acaba neydi beni delirtircesine meraklandıran kirli sakalımı,tüyleri dökülmüş bacaklarındaki kalın damar belirtilerimi yada sağ elindeki dev yeşil taşlı yüzüğümü,hayır hayır fark ettiğim bir şey değildi beni bu kadar delirten.evet evet elinde bir şey var siyah kaplı, ay ışığı güzel aydınlatıyordu görülmesi gereken yerleri. Nerde olduğumu bilmediğim bi yere oturdum sanki, cebimdeki buruşuk sigara paketine attım elimi ya 6 ya 7 büzüşmüş sigara vardı tam istediğim gibi, hala göz göze gelmedik kim ki bu adam. Heycanım arttı birden çakmak bile elimden düştü cebime geri koyamadan, karşıdan gözlerim parlıyordu yemin ederim ,sırf sen inan diye bunu yaparım.rüzgar şiddetini arttırıyodu neyseki o kara kaplıdan bir saksafon çıktı. neeeey dersin ya kendine bende onu dedim, oturduğum yerden vücudumu ileri doğru iterek gözlerimi biraz kısarak baktım. O eskimiş, yakası 3 düğmeli siyah tişörtlü o neredeyse 20 yıldır götünü koklayan kot pantolounu kesip şort yapmış o ayağındaki hayallerimizde kalan kimsenin bilmediği beyaz ayakkabılı adam. Altın kaplıydı biliyormusun o saksafon siyah ve altın dı.kollarını 2 yana açıp derin bir nefes aldı. Allah kahretsin içmeden bitmiş bile ilk sigaram!birden ay ışığını delip karanlık yaratan bir dalga vurdu önce karaya sanki başla hadi der gibi…ve çalmaya başladı, boyun damarlarındaki kasılmayı gördükçe neden ses çıkmıyor diye bi sigara daha yaktım. hani arkana bile bakamadığın korkuların olur ya kimi zaman,sırtında soğuk bir ter seni ayağa kalkmaya iter ben bunları hissederken o beni fark etti. İlk kez yüzünü gördüğümü hatırladım farkında olmadan yanındaydım, farkındamısın hiç konuşma geçmedi bu yazıda çünkü en başından beri ben sağırdım…………….

tıraş olurken kestim bileklerimi


ellerimle çizdim akan kalbimi ayaklarına, intihar süsü aldım sana gidişine yakıştı baya,

tüm çiçekleri mezara gömdüm, boş saksılardan döktüm suyu tepemden tırnağıma.tırnaklarımı ellerimle çektim, bir yas tuttum ikimiz için .bütün sinekleri kırmızıya boyadım, buzla yaktım son sigaramı!!!